Zaman her şeyi aşındırıyor.
Neredeyse çeyrek asır boyunca iktidardaysanız aşınmanız yıpranmanız tabiidir.
Dahası hele zamanın böylesine hızlı aktığı, her yıla geçmişteki yüz yıllık gelişmelerin sığdığı bir dönemde, Türkiye gibi sosyal hayatı ve siyaseti kıpır kıpır bir ülkede bunca süredir iktidarda kalabilmek büyük başarıdır.
Bu başarıda yüzde 99’luk pay da AK Parti Lideri Erdoğan’a aittir.
Kim seçilmişse, kim bakan, vekil, belediye başkanı olmuşsa..
Havalara girmesin!
Bu bir gerçek ve bu gerçeği bilenlerden bazıları “yoğurtçu” açarken bile “Sayın Cumhurbaşkanımızın tensipleriyle” kalıbını kullanıyor.
Birçok il başkanı, ilçe başkanı Ankara’ya gidip yerlerine döndüklerinde “Sayın Cumhurbaşkanımızın selamlarını getirdim!” diyerek hava atıyor, alkış topluyor.
Bunu yapan “gazeteciler” bile olmuştur; “Reis’e çok yakın isim” pozlarıyla dolaşanlar çok olmuştur ve olmaktadır.
Böylesine karizmatik ve üzerinden “hava atılmaya” çalışılan bir Lider tarafından yönetilmek “avantajlı” bir durum.
Ne var ki bir sistemin ya da yapının en güçlü yanı aynı zamanda en zayıf yanıdır.
Sorumluluklar paylaşıldığında, yük Lider’in omuzlarında bırakılmadığında, işler hep iyi gider.
Her şey Lider’e bırakılır ve her şey Lider’den beklenirse…
Sıkıntı olur.
Sayın Erdoğan’ın geçmişte otomobillere cam filmi olsun mu olmasın mı, motorlu taşıtlar vergisi oranları o kadar olsun mu olmasın mı gibi, “bakanlar” düzeyinde halledilmesi gereken konulara bile girdiğini…
Bizzat ayar verdiğini…
Bakanı tarafından uygulamaya konulmak istenen “otomobillere cam filmi yasağı”na da, motorlu taşıtlar vergisinin anormal ölçüde arttırılmasına da karşı çıktığını hatırlarız.
Süreç içinde zorlu toplara hep Sayın Erdoğan girmiştir.
Mesela, ileride hayata geçirilecek olan Emeklilikte Yaşa Takılanlar düzenlemesine kesinlikle karşı olduğunu, “Çalışma Bakanı” varken Sayın Erdoğan dile getirmişti.
Tepkiler de haliyle öncelikle kendisine yönelmişti.
Birçok örnek var…
Mesela…
Bir türlü hal yoluna konulamayan “başıboş köpekler” sorunu da Sayın Erdoğan’ın yakından ilgilenmek ve kamuoyuna tekrar tekrar açıklama yapmak mecburiyetinde bırakıldığı bir konu oldu.
Bu konuda bir şeyler yapılmaya çalışıldı ama…
Sorun devam ediyor.
Yani…
O kadar bakan var, o kadar yetkili var, o kadar danışman var…
Bir “başıboş köpek meselesi” bile, Sayın Cumhurbaşkanı’nın önüne halledilmiş bir şekilde getirilemiyor mu?
Olmuyor mu?
Her şeyi Sayın Erdoğan’ın mı halletmesi gerekiyor yani?
Sayın Cumhurbaşkanı’nın üzerinde sıklıkla durduğu “fırsatçılık” meselesi de öyle.
İktidara en yakın kanallarda sık sık “fırsatçılık” haberleri görüyoruz.
Yani…
“Fırsatçılığın alabildiğine devam ettiğini” vurgulamış oluyor iktidara en yakın kanallar!
Bu “fırsatçılık” meselesi yıllardır gündemde.
Yıllardır, “fırsatçılığa göz açtırılmadığı ve bundan sonra da açtırılmayacağı” söyleniyor ama bu sorunun hâlâ hem de çok yakıcı biçimde devam ettiğini iktidara en yakın kanallar söylüyor.
Bunca yıl boyunca halledilemeyen, etkileri hafifletilemeyen bir sıkıntı demek ki bu.
Öyle ya, sorun hafifletilmiş olsa en yakın kanallar sık sık "fırsatçılık" haberi yapar mı?
Peki…
Bu işin görevlileri yok mu?
Öncelikli görevleri “fırsatçılıkla mücadele” olan yetkililer yok mu?
Onlar bu problemi büyük ölçüde çözülmüş olarak Sayın Cumhurbaşkanı’nın önüne götüremiyor mu?
*
Bir süresiz nafaka meselesi var mesela...
Sayın Cumhurbaşkanı, çok uzun zaman önce “uçakta” çözüme kavuşturulacağını söyledi.
Adalet bakanları söz verdi.
Aile bakanları söz verdi.
Amma velâkin haksızlık olduğu yönünde kanaat birliği bulanan “süresiz nafaka” uygulamasına bir türlü son verilmedi ya da verilemedi.
Neden?
*
Görmüyor musunuz, sırf “Ömür boyu nafaka ödemeye mahkûm olur muyum?” endişesinden dolayı evlenmekten geri duran nice vatan evlâdı var, Aile Yılı’nda…
İlle de “Şu işi bir ay içinde hallediyorsunuz!” diye talimat mı vermesi gerekiyor Sayın Cumhurbaşkanı’nın?