“Bu memlekete en büyük zararı 12 yıl zorunlu eğitim verdi!” demiştik.
Oradan devam edelim:
Bu iktidar döneminde yapılan çok iyi işler var ama büyük hatalar da var.
Başörtüsü yasağının ve katsayı haksızlığının ortadan kaldırılması büyük adımlardı.
Kesintisiz eğitimin ortadan kaldırılması da öyle…
Önemli adımdı ama…
Ah, 12 yıl mecburiyeti olmayaydı!
Eğitim yani okula gitme mecburiyetinin 12 yıla çıkartılması, çok kötü oldu çok.
20 Şubat 2012'de TBMM'ye sunulan, 30 Mart 2012'de Genel Kurul'da kabul edilen ve 11 Nisan 2012'de Resmi Gazete'de yayımlanarak uygulamaya giren düzenlemeyle, bütün gençleri 18 yaşı bitirene kadar okulda tutuldu.
Lise okumak isteyeni de istemeyeni de okulda durmaya mecbur etti.
Koca koca gençler, istemedikleri okula zorla gönderildi.
Okula zorla gönderilen gençler de derslerin huzurunu bozarak, hem okumaya hevesli “sınıf arkadaşlarına”, hem de okutmaya hevesli öğretmenlerine zarar verdi.
Eskiden, 28 Şubat sürecinden önce, çocuklar ilkokulu bitirince ya okula devam ediyor ya da bir mesleğe yöneliyorlardı.
Şimdi…
18’i bitirene kadar hepsi okulda.
18 yaşını bitirmiş mesleksiz lise mezununu ne yapacaksın?
Büyük dert.
Hele bu televizyonlar ve sosyal medya üzerinden her türlü ahlâksızlığın, şiddetin teşvik edildiği bu süreçte, liseler iyice sıkıntılı hale geldi.
Öğretmenler, dışarıda olmadık “arkadaşlar” edinen ve etrafta “çetenin saygın üyesi” pozlarıyla dolanan öğrenci(!)lerle nasıl başa çıkacaklarını şaşırdılar.
Bir yanda okumak isteyenler var, diğer yanda da dersi sabote etmek, öğretmenini küçük düşürmek için ellerinden geleni yapanlar!
Öğretmen ne yapsın; koskoca öğrenciye iki laf etse, diğerlerinin içinde bin katını işitecek.
Biraz daha üzerine gitse çok başka şeyler olacak.
Her bakımdan zarara girecek ve üstelik sonunda haksız da çıkartılacak!
Durum bu kadar sıkıntıya girdi okullarda.
İdareciler öğretmenlere "durumu idare etmeleri" tavsiyesinde bulundu çoğu zaman.
Bu gençler, liseyi bitirene kadar okula gitmeye mecbur edilmesiydi ne olurdu?
Büyük bir ihtimalle çoğu zamanında bir işe girmiş, meslek öğrenmiş, çoluk çocuğa karışmış, üzerlerine aile sorumluluğu almış olurlardı.
Şimdi?
Hiç!
Genç, liseyi bitirmiş ama işsiz, mesleksiz.
Üniversite, çoğu için “kaçış noktası”.
Bizim memlekette iş o hale geldi ki…
Memleket nüfusunun neredeyse 10’da biri üniversite öğrencisi oldu.
Lisenin problemleri zaten çoğu “lise” gibi olan üniversitelere taşındı.
Oralar da karıştı.
Üniversiteyi, beş, altı senede bitirenlerin çoğu “Devlet Memuru, Devlet İşçisi olmayı” çıkar yol olarak gördü.
Devlet’ten neredeyse bütün çalışanları işe alması talep edildi.
Siyasetçiler, özellikle seçim kapıdayken kadroları iyice açtı.
Lâkin ne kadar açarsa açsın talebin büyüklüğü karşısında yetersiz kaldı.
Özel sektörde çalışanların çoğu asgari ücrete talim etmek mecburiyetindeydi.
O maaş da, iki kişi çalışsa bile kira ve yiyecek masraflarını karşılamaya yetmiyordu.
Üstelik iş güvencesi de yoktu.
Gençlerin çoğu bunalıma girdi.
Bir de aşırı tüketim alışkanlığı yerleşmişti yakın geçmişteki borç yiyen kesesinden yer “bolluğundan” kaynaklanan.
Televizyonlar ve sosyal medya da sürekli olarak “lüks tüketimi” özendiriyordu.
Ekranlardaki havalı tipler, maganda, serkeş tiplerdi.
Gençlerin çoğu onlara özendi.
Aile ve okul eğitiminde “önce ahlâk ve maneviyat” yerine “ille de maddiyat” işlenince…
Manevi boşluk büyüdü.
İlerlemiş yaşlarında mesleksiz, boşlukta dolaşan gençlerden bazıları “onları kötü yollara sürüklemek isteyenlere” kapılıp gitti.
Hayatlar ötelenince evlilikler de gecikti.
Evlilikler gecikince, çocuk sayısı düştü.
Çocuk sayısı düşünce…
Sayın Aile Bakanı, “25 yıl sonra askere alacak yeterince genç bulamama” tehlikesine dikkat çekti.
Tehlike büyüktü.
Aile elden gidiyordu.
Nesil hızla yaşlanıyordu.
Nüfus artış oranı dibe çakılmıştı.
Sayın Cumhurbaşkanı bu durumu “Varoluşsal Tehdit” olarak nitelendirmişti.
2025 yılı aile yılı ilan edilmiş...
Dahası...
Yine Sayın Cumhurbaşkanı, süreyi daha da uzatarak, 2026-2035 arasını “Aile ve Nüfus 10 yılı” ilân etmişti.
28 Şubat sürecinde çok genç bir gazeteci olan bu yazının yazarı, Aile 10 Yılı’nın bitiminde, ömrü vefa ederse 70 yaşını dolduracaktı!
