Serdar ARSEVEN
Köşe Yazarı
Serdar ARSEVEN
 

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde esaslı revizyon mu?

Ankara kulisleri yaz sıcağında hareketli. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Yeni Anayasa'yı kendimiz için değil, ülkemiz için istiyoruz. Benim tekrar seçilme ve tekrar aday olma gibi bir derdim yok.” açıklamasına, Sayın Devlet Bahçeli’den gelen “sert” denilebilecek karşılık, kulisleri hareketlendirdi haliyle.  “Derdi vatan ve millet olan bir Cumhurbaşkanı’nın yolundan caymaya hakkı yoktur! ‘Benim tekrar aday olmak gibi bir derdim yok.’ ifadesi, bizim nazarımızda ADİL ve HAKKANİYETLİ bir hal beyanı değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk milletinin yeni yüzyılın yol haritasını çizen Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a çok ihtiyacı olduğu tartışmasız bir tarih ve hayat gerçeğidir. ” Siz ne düşündünüz Sayın Bahçeli’nin bu açıklamasını görünce? Benim aklıma ilk gelenler, MHP Lideri’nin daha önce de “Bırakamazsınız!” uyarısında bulunması oldu… Bir de, Ak Parti hükümetlerinde uzun süre bakanlık yapan  Faruk Çelik’in 2019 yılı Ocak başında “50 artı 1” modeline dair değerlendirmeleri ve sonrasında yaşananlar... Sayın Çelik, Cumhurbaşkanı seçilebilmek için yüzde 50 artı 1 oy zorunluluğunun olmasını yanlış bulduğunu belirterek, bu oranın yüzde 40 artı 1 olması gerektiğini söylemişti hatırlarsınız.  “İlk turda yüzde 40 ve üzeri oy alan seçilsin, yüzde 50 artı 1 formülü Türkiye’yi yorar! Türkiye sosyolojisi yüzde 50 artı 1’in yükünü çekemez.” Kariyerinde Ak Parti kurucularından olmak gibi bir hususiyeti de bulunduran Faruk Çelik, böyle bir değerlendirmeyle öne çıkınca, gözler haliyle Sayın Erdoğan’a dönmüştü o günlerde. Sayın Erdoğan, Meclis muhabirlerinden gelen soru üzerine böyle bir değişikliği “iktidarıyla muhalefetiyle el ele vererek” yapabileceklerini belirtince… Muhalefetin böyle bir teklifi getirmesi halinde değerlendirmeye alabileceklerini de sözlerine ekleyince… Geriye tek bir soru kalmıştı: “Bakalım bu işe Sayın Bahçeli ne diyecek?” O sorunun cevabını hatırlarsınız;   Sayın Bahçeli’nin, bu işin tartışılacak yönünün olmadığını net bir şekilde belirtmek suretiyle bu yolu kapatınca, konu gündemden çıkmıştı. Eğer böyle yapmamış olsaydı… Sayın Bahçeli de, “bu konunun müzakereye açık olduğunu” söyleseydi bu iş büyük ihtimalle bitmiş olacaktı. Yani, Cumhurbaşkanı seçilebilmek için alınması şart olan oy, yüzde 40 artı 1’e çekilmiş olacaktı. Biz de, 2023’te seçimin ikinci turunu görmemiş… Cumhurbaşkanlığı seçiminin galibini ilk turda belirlemiş olacaktık. * Sayın Bahçeli’nin tavrı elbette çok etkili oluyor. Yeni Anayasa çalışmalarına giden yolda da Sayın Bahçeli’nin katkıları elbette son derece önemli olacaktır. Ankara kulislerinde cevabı en çok aranan sorulardan biri de, Sayın Erdoğan ile Sayın Özel arasındaki “yumuşuma-normalleşme” görüşmelerinin yeniden başlayıp başlamayacağı… Böyle bir şey olmasa bile, İktidar ve Ana Muhalefet’in Yeni Anayasa konusunda “heyetler arasındaki görüşmeler” sonucunda mutabakata varıp varamayacağı… MHP Lideri, bu konuda da “yol açıcı” olabilir. Zira, görülüyor ki… MHP’nin tavırları, yolların açılmasını sağlayacak ya da kapanmasına yol açabilecek kadar belirleyici. * Sayın Erdoğan, “Yeni Anayasa” yapım sürecinde, CHP’nin katkısını da çok önemsiyor elbette. “Terörsüz Türkiye” sürecinde öne çıkan üç parti; AK Parti, MHP ve DEM’in bazı konularda mutabakata varmaları, Yeni Anayasa gibi bir adımın hayata geçirilmesi için yeterli olmaz.  Bunu Parlamento aritmetiği açısından ifade ediyor değilim sadece… Mesele, toplumsal mutabakatın mümkün olan en geniş katılımla gerçekleşmesi meselesi. Bunun için de Ana Muhalefet, neredeyse “olmazsa olmaz” konumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sürece CHP’nin de katılması yönündeki arzusunu belirtirken, bu gerçeğe vurgu yapıyor aslında. Karşımızda hepimizin gördüğü bir gerçek var:  Mevcut Anayasa ile işler gitmiyor. Sistem tıkandı. Sadece 50 artı 1 zorunluluğu noktasından baksanız bile tıkanıklığı görürsünüz. Geçen seçimde 6’lı masanın kurulması ve Türkiye gündeminin uzun süre masa kaynaklı saçma sapan mevzularla meşgul edilmesi, bu 50 artı 1 zorunluluğu yüzünden.   Bu sistemde yüzde yarım oyu olan parti bile, pazarlık masasına oturabiliyor ve şartlarını dayatabiliyor. Böyle olunca da, siyaset dünyamız tam mânâsıyla açık- gizli pazarlıklar arenası haline geliyor.. Bugün Sayın Bahçeli’nin bir vakitler yolunu kapattığı “50 artı 1 formülünde revizyonun” düşünülmesi gerekiyor. Belki başka hususların da müzakereye açılması gerekiyor. Mesela… Meclis’i yeniden etkin hale getirmek şart. Biz bir vakitler sık sık Meclis’e gider, orada olan bitenleri takip eder ve ne varsa sizlere aktarmaya çalışırdık. Doğrusu, işlevini büyük ölçüde yitirdiği için bendeniz Meclis’e ayda yılda bir uğruyorum. Meclis’te neler olup bittiğini soran okuyucum da yok zaten. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yeniden “etkin” hale gelebilmesi için neler yapmak lâzım? Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, ne gibi sonuçlara yol açtı? Bu sistemde bakanlıkların rolleri ve işlevleri ne? İktidar Partisi’nin yönetim mekanizmaları, süreçlere ne kadar katılabiliyor? Vekillerin bir kısmının gerçekten yetersiz oldukları doğru ama düşüncelerinden, çalışmalarından istifade edilmesi gereken isimler de yok değil. Görüşmelerimizde, projelerinin, tekliflerinin hiç dikkate alınmadığını söylüyor bazı gerçekten de liyakatli vekiller. Meclis’in yeniden etkin hale getirilmesi için neler yapmak lâzım? Bunlar üzerinde kafa yoruluyor. Bir de, partilerin içindeki, bilhassa İktidar ve Ana Muhalefet partilerindeki güç mücadeleleri çok konuşuluyor Ankara Kulisleri’nde. Buralarda,  “başbakanlı model”den de bahis var. Türkiye için başkanlık sistemi ihtiyaçtı ama bu haliyle bir takım arızalarının olduğu zamanla ortaya çıktı. Mesela…  Yarı başkanlık sistemi nasıl olur? Parlamenter sistem ile başkanlık sisteminin özelliklerini bünyesinde barındıran bir model? * Türkiye, artık eskiden tabu gibi görülen bazı meselelerin epeyce tartışılabildiği bir ülke. Bugünkü “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” değiştirilmez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez bir model değil. Bu meselelerin hal yoluna konulabilmesi için “mutabakat alanını” mümkün olduğunca geniş tutan yaklaşımlara ihtiyaç var. Sayın Erdoğan, yeni Anayasa’yı CHP’nin de katkısıyla yapmak istediklerini söylemek suretiyle mesajını verdi geçtiğimiz günlerde. Sayın Özgür Özel de, bu mesaja “sert” gibi görünen bir karşılık verirken “normalleşme” için açık kapı bırakmayı da ihmal etmedi. Şu sözlerle epeyce aralanan bir kapı, bahsettiğimiz: “Önce bir normal, müzakere edilebilir bir zemine getirsinler bakalım Türkiye’yi. Bütün Anayasa Mahkemesi kararlarına uysun, AİHM kararlarına uysun… Desin ki, ‘Ben tamamım.’ Ben de tamamım o zaman. Oturalım, bir bakalım ne yapabiliriz diye.” * Önümüzdeki aylarda siyasette yine çok ilginç gelişmelere şahitlik edeceğiz kısmetse. “Yarı başkanlık sistemi”nin özelliklerine şöyle bir göz atın siz, yeni sürece hazırlık olsun diye.
Ekleme Tarihi: 27 May 2025 - Tuesday
Serdar ARSEVEN

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde esaslı revizyon mu?

Ankara kulisleri yaz sıcağında hareketli.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Yeni Anayasa'yı kendimiz için değil, ülkemiz için istiyoruz. Benim tekrar seçilme ve tekrar aday olma gibi bir derdim yok.” açıklamasına, Sayın Devlet Bahçeli’den gelen “sert” denilebilecek karşılık, kulisleri hareketlendirdi haliyle.

 “Derdi vatan ve millet olan bir Cumhurbaşkanı’nın yolundan caymaya hakkı yoktur! ‘Benim tekrar aday olmak gibi bir derdim yok.’ ifadesi, bizim nazarımızda ADİL ve HAKKANİYETLİ bir hal beyanı değildir. Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk milletinin yeni yüzyılın yol haritasını çizen Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a çok ihtiyacı olduğu tartışmasız bir tarih ve hayat gerçeğidir. ”

Siz ne düşündünüz Sayın Bahçeli’nin bu açıklamasını görünce?

Benim aklıma ilk gelenler, MHP Lideri’nin daha önce de “Bırakamazsınız!” uyarısında bulunması oldu…

Bir de, Ak Parti hükümetlerinde uzun süre bakanlık yapan  Faruk Çelik’in 2019 yılı Ocak başında “50 artı 1” modeline dair değerlendirmeleri ve sonrasında yaşananlar...

Sayın Çelik, Cumhurbaşkanı seçilebilmek için yüzde 50 artı 1 oy zorunluluğunun olmasını yanlış bulduğunu belirterek, bu oranın yüzde 40 artı 1 olması gerektiğini söylemişti hatırlarsınız.

 “İlk turda yüzde 40 ve üzeri oy alan seçilsin, yüzde 50 artı 1 formülü Türkiye’yi yorar! Türkiye sosyolojisi yüzde 50 artı 1’in yükünü çekemez.”

Kariyerinde Ak Parti kurucularından olmak gibi bir hususiyeti de bulunduran Faruk Çelik, böyle bir değerlendirmeyle öne çıkınca, gözler haliyle Sayın Erdoğan’a dönmüştü o günlerde.

Sayın Erdoğan, Meclis muhabirlerinden gelen soru üzerine böyle bir değişikliği “iktidarıyla muhalefetiyle el ele vererek” yapabileceklerini belirtince…

Muhalefetin böyle bir teklifi getirmesi halinde değerlendirmeye alabileceklerini de sözlerine ekleyince…

Geriye tek bir soru kalmıştı:

“Bakalım bu işe Sayın Bahçeli ne diyecek?”

O sorunun cevabını hatırlarsınız;   Sayın Bahçeli’nin, bu işin tartışılacak yönünün olmadığını net bir şekilde belirtmek suretiyle bu yolu kapatınca, konu gündemden çıkmıştı.

Eğer böyle yapmamış olsaydı…

Sayın Bahçeli de, “bu konunun müzakereye açık olduğunu” söyleseydi bu iş büyük ihtimalle bitmiş olacaktı.

Yani, Cumhurbaşkanı seçilebilmek için alınması şart olan oy, yüzde 40 artı 1’e çekilmiş olacaktı.

Biz de, 2023’te seçimin ikinci turunu görmemiş…

Cumhurbaşkanlığı seçiminin galibini ilk turda belirlemiş olacaktık.

*

Sayın Bahçeli’nin tavrı elbette çok etkili oluyor.

Yeni Anayasa çalışmalarına giden yolda da Sayın Bahçeli’nin katkıları elbette son derece önemli olacaktır.

Ankara kulislerinde cevabı en çok aranan sorulardan biri de, Sayın Erdoğan ile Sayın Özel arasındaki “yumuşuma-normalleşme” görüşmelerinin yeniden başlayıp başlamayacağı…

Böyle bir şey olmasa bile, İktidar ve Ana Muhalefet’in Yeni Anayasa konusunda “heyetler arasındaki görüşmeler” sonucunda mutabakata varıp varamayacağı…

MHP Lideri, bu konuda da “yol açıcı” olabilir.

Zira, görülüyor ki…

MHP’nin tavırları, yolların açılmasını sağlayacak ya da kapanmasına yol açabilecek kadar belirleyici.

*

Sayın Erdoğan, “Yeni Anayasa” yapım sürecinde, CHP’nin katkısını da çok önemsiyor elbette.

“Terörsüz Türkiye” sürecinde öne çıkan üç parti; AK Parti, MHP ve DEM’in bazı konularda mutabakata varmaları, Yeni Anayasa gibi bir adımın hayata geçirilmesi için yeterli olmaz.

 Bunu Parlamento aritmetiği açısından ifade ediyor değilim sadece…

Mesele, toplumsal mutabakatın mümkün olan en geniş katılımla gerçekleşmesi meselesi.

Bunun için de Ana Muhalefet, neredeyse “olmazsa olmaz” konumda.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sürece CHP’nin de katılması yönündeki arzusunu belirtirken, bu gerçeğe vurgu yapıyor aslında.

Karşımızda hepimizin gördüğü bir gerçek var:

 Mevcut Anayasa ile işler gitmiyor.

Sistem tıkandı.

Sadece 50 artı 1 zorunluluğu noktasından baksanız bile tıkanıklığı görürsünüz.

Geçen seçimde 6’lı masanın kurulması ve Türkiye gündeminin uzun süre masa kaynaklı saçma sapan mevzularla meşgul edilmesi, bu 50 artı 1 zorunluluğu yüzünden.

 

Bu sistemde yüzde yarım oyu olan parti bile, pazarlık masasına oturabiliyor ve şartlarını dayatabiliyor.

Böyle olunca da, siyaset dünyamız tam mânâsıyla açık- gizli pazarlıklar arenası haline geliyor..

Bugün Sayın Bahçeli’nin bir vakitler yolunu kapattığı “50 artı 1 formülünde revizyonun” düşünülmesi gerekiyor.

Belki başka hususların da müzakereye açılması gerekiyor.

Mesela…

Meclis’i yeniden etkin hale getirmek şart.

Biz bir vakitler sık sık Meclis’e gider, orada olan bitenleri takip eder ve ne varsa sizlere aktarmaya çalışırdık.

Doğrusu, işlevini büyük ölçüde yitirdiği için bendeniz Meclis’e ayda yılda bir uğruyorum.

Meclis’te neler olup bittiğini soran okuyucum da yok zaten.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yeniden “etkin” hale gelebilmesi için neler yapmak lâzım?

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, ne gibi sonuçlara yol açtı?

Bu sistemde bakanlıkların rolleri ve işlevleri ne?

İktidar Partisi’nin yönetim mekanizmaları, süreçlere ne kadar katılabiliyor?

Vekillerin bir kısmının gerçekten yetersiz oldukları doğru ama düşüncelerinden, çalışmalarından istifade edilmesi gereken isimler de yok değil.

Görüşmelerimizde, projelerinin, tekliflerinin hiç dikkate alınmadığını söylüyor bazı gerçekten de liyakatli vekiller.

Meclis’in yeniden etkin hale getirilmesi için neler yapmak lâzım?

Bunlar üzerinde kafa yoruluyor.

Bir de, partilerin içindeki, bilhassa İktidar ve Ana Muhalefet partilerindeki güç mücadeleleri çok konuşuluyor Ankara Kulisleri’nde.

Buralarda,

 “başbakanlı model”den de bahis var.

Türkiye için başkanlık sistemi ihtiyaçtı ama bu haliyle bir takım arızalarının olduğu zamanla ortaya çıktı.

Mesela…

 Yarı başkanlık sistemi nasıl olur?

Parlamenter sistem ile başkanlık sisteminin özelliklerini bünyesinde barındıran bir model?

*

Türkiye, artık eskiden tabu gibi görülen bazı meselelerin epeyce tartışılabildiği bir ülke.

Bugünkü “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” değiştirilmez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez bir model değil.

Bu meselelerin hal yoluna konulabilmesi için “mutabakat alanını” mümkün olduğunca geniş tutan yaklaşımlara ihtiyaç var.

Sayın Erdoğan, yeni Anayasa’yı CHP’nin de katkısıyla yapmak istediklerini söylemek suretiyle mesajını verdi geçtiğimiz günlerde.

Sayın Özgür Özel de, bu mesaja “sert” gibi görünen bir karşılık verirken “normalleşme” için açık kapı bırakmayı da ihmal etmedi.

Şu sözlerle epeyce aralanan bir kapı, bahsettiğimiz:

“Önce bir normal, müzakere edilebilir bir zemine getirsinler bakalım Türkiye’yi. Bütün Anayasa Mahkemesi kararlarına uysun, AİHM kararlarına uysun… Desin ki, ‘Ben tamamım.’ Ben de tamamım o zaman. Oturalım, bir bakalım ne yapabiliriz diye.”

*

Önümüzdeki aylarda siyasette yine çok ilginç gelişmelere şahitlik edeceğiz kısmetse.

“Yarı başkanlık sistemi”nin özelliklerine şöyle bir göz atın siz, yeni sürece hazırlık olsun diye.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve 24saathaber.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi