Serdar ARSEVEN
Köşe Yazarı
Serdar ARSEVEN
 

MANEVİ VATAN bilinci sağlam bir ülkeyi topla, tüfekle, füzeyle bitirmenin imkânı yoktur!

İşte Gazze misali; Soykırımcı Siyonist İsrail, başta ABD olmak üzere dünyada ne kadar terörist devlet varsa arkasına alarak saldırıyor ama…. Filistinlilerin çelikten iradesini bir türlü aşamıyor. Görüyorsunuz; tarihin en büyük soykırımına uğrayan, açlığa mahkûm edilen, koskoca İslâm Âlemi tarafından yalnız bırakılan Gazzeliler iki yıldır yirmi yedi düvele direniyor. Bütün insanlığa “iman”, “azim”, “irade”, “yiğitlik” dersi veriyor. Bu insanların maneviyatları sağlam olmasaydı, yüreklerindeki iman bir takım operasyonlarla sökülüp atılmış ya da gevşetilmiş olsaydı… Böyle bir kahramanlık destanına imza atabilirler miydi? Aslında iş buraya da gelmezdi değil mi; şimdiye kadar çoktan gitmiş olurdu Gazze. Manevi Vatan meselesi, bu… Manevi Vatan sağlamsa, zafer er geç gelir. Manevi Vatan’ın zemini kaymışsa o ülkenin durumu toparlamak için fazla zamanı kalmamış demektir. Tehlike kapıda demektir. Manevi Vatan’a sahip çıkma seferberliğinin başlatılması için çok fazla vakit kalmamış demektir! Bir memlekette Manevi Vatan’ın zemininin kayıp kaymadığını nasıl anlarsınız? Birçok belirtisi olur bu durumun, oralardan rahatlıkla anlarsınız… Mesela… Aile ilişkileri iyice gevşemiştir. İnsanlar, küçük büyük, genç yaşlı tanımaz olmuşlardır. Sokaklarda şiddet artmıştır, gücü yeten yetene durumu olmuştur… Aynı vatanın insanları sudan bahanelerde birbirlerinin gözünü kafasına patlatır olmuştur. Mağduriyetlere uğrayan insanlar kendilerini yalnız, çaresiz hisseder ve bu duygularını da her yerde ifade eder hale gelmiştir. Ülkenin her tarafını fırsatçılık ve fırsatçılar sarmıştır… Çok büyük felâketler sırasında bile felâketzedelere yardım etmek yerine onları “kazıklayan” fırsatçılar peyda olmuştur. Felâketten kurtardıkları eşyaları taşımaya çalışan zor durumdaki insanlar, fırsatçı nakliyatçılar tarafından katlanan fiyatlarla karşılaşmış… Ne yapacaklarını bilemez hale gelmiştir. O ülke, bütün bu çirkinliklerin dışında kalan, felâketzedelere el uzatmak için çırpınan insanlar tarafından ayakta tutulmaktadır ama… Fırsatçıların oranı da kabul edilebilirin çok üzerine çıkmıştır. Dahası komşuluk ilişkileri de iyice gevşemiştir. Çoluk çocuğunu, evini anahtarını komşusuna emanet edenlerin oranı hayli azalmıştır. İnsanlar parklarda, bahçelerde gördükleri cici bebekleri sevmekten “Aman aman beni sapık zannederler filan!” korkusuyla uzak durur olmuşlardır. Bir zamanların bebekleri, çocukları parklarda oynatan sevimli komşu dedeleri, şüpheli insanlar haline gelmiştir! * Dahası… İnsanlar, evlerinde bir arıza meydana geldiğinde çağıracak usta bulamaz hale gelmiştir… Güç bela bulduklarından bir bölümü ise “usta”lık vasfından çok uzak insanlar olmuştur. İş yaptırmak, düzgün iş yaptırmak binde birin mahzar olabildiği bir ayrıcalık haline gelmiştir.   * O ülkede milyonlarca üniversite mezunu mesleksiz genç birikmiştir. İşverenler iş yapacak vasıfta eleman; iş arayanlar ise evlenip geçinmelerini temin edecek ekmek kapısı bulmakta çok zorlanır hale gelmişlerdir. Evlilikler geciktirildikçe geciktirilmekte, nüfus artış hızı dibe çakılmaktadır. İnsanlar anne-baba olmayı bile külfet görür hale gelmişlerdir. Anne baba adaylarına bir-iki çocuk bile ağır gelir olmuştur… Evlâtlar da, kendilerini bakıp büyüten, koruyup kollayan yaşlı anne babalarının bakmak istemez olmuşlardır. Yaşlı bakım ve rehabilitasyon merkezlerine duyulan ihtiyaç günden güne artmıştır. Bebekler kreşlere, yaşlılar huzur (!) evlerine gönderilir olmuştur, genellikle… * O ülkenin medyasında yuva yıkıcılıktan teşhirciliğe, cinsel sapkınlıktan israfa şiddete kadar bütün olumsuzlukların reklamı yapılır olmuştur… Gündüz kuşaklarında bile çatır çatır yapılır olmuştur… Yetkililer, böyle gayri ahlâkiliklere asla müsaade edilmeyeceğini söyleyip dursalar da bu türden yayınlar asla durmamaktadır. Bütün bir toplum, özellikle de çocuklar ve gençler; şiddete, savurganlığa, cinsel sapkınlığa teşvik edilmektedir. Bu durumdan da ülkenin en yetkili isimleri şikâyet etmektedir. * O ülkenin caddelerinde sokaklarında iki ayaklı, dört ayaklı başıboş yaratıklar kol gezmektedir. İnsanlar, bebeklerinin can güvenliğinden bile endişe etmektedir. Torpil arayışı çok yayılmıştır. Medyasında her gün belediyelerdeki akla ziyan yolsuzluk rakamları konuşulmaktadır. Yine medyasında “medya üzerinden korkunç paraların aklandığına” dair haberler yer almaktadır. Medya sektöründe de korkunç paraların döndüğü anlaşılmaktadır. * O ülkenin savunma alanındaki hamlelerine bile karşı çıkanlar vardır; hem de bunların oranı yüzde 5’in, 10’un, hatta 20’nin 30’un çok üzerindedir. Nüfusun kabul edilebilir oranların çok üzerindeki bir bölümü, ülke savunmasını bile aslında önemsememektedir! (Allah korusun) zalim bombalarının ideoloji ayırt etmeden herkesin kafasına ineceği gerçeği bile görmezden gelinebilmektedir. O ülkede hakimler yargıçlar alenen tehdit edilebilmektedir. O ülkenin yargısına ilişkin şikâyetler, ülkenin en üst düzey yöneticileri tarafından bile dile getirilebilmektedir. Ülkenin seçilmiş Devlet Başkanı’na bile alenen hakaret edenlerin sayısı artmakta, kişilerin temsil ettikleri makama saygı gün geçtikçe azalmaktadır. Bütün bunlar ve çok daha fazlası olurken... Yapılan iyi işlerin de kesintiye uğramasından, MANEVİ VATAN’ın zeminin iyice kaymasından endişe eden “az sayıdaki” hassasiyet sahibi aydının sesleri “kakafoni” koroları tarafından bastırılmakta… MANEVİ VATAN’ın zeminin kaymasına, kaydırılmasına karşı çıkmak… Adeta “delilik” olarak görülmektedir. “Allah aşkına, 'MANEVİ VATAN'IMIZA hep birlikte sahip çıkalım… Bunun için gerekli adımları hep birlikte atalım!” demek… “Delilik”, daha da fenası “enayilik” olarak görülmektedir!
Ekleme Tarihi: 19 Eylül 2025 -Cuma

MANEVİ VATAN bilinci sağlam bir ülkeyi topla, tüfekle, füzeyle bitirmenin imkânı yoktur!

İşte Gazze misali;

Soykırımcı Siyonist İsrail, başta ABD olmak üzere dünyada ne kadar terörist devlet varsa arkasına alarak saldırıyor ama….

Filistinlilerin çelikten iradesini bir türlü aşamıyor.

Görüyorsunuz; tarihin en büyük soykırımına uğrayan, açlığa mahkûm edilen, koskoca İslâm Âlemi tarafından yalnız bırakılan Gazzeliler iki yıldır yirmi yedi düvele direniyor.

Bütün insanlığa “iman”, “azim”, “irade”, “yiğitlik” dersi veriyor.

Bu insanların maneviyatları sağlam olmasaydı, yüreklerindeki iman bir takım operasyonlarla sökülüp atılmış ya da gevşetilmiş olsaydı…

Böyle bir kahramanlık destanına imza atabilirler miydi?

Aslında iş buraya da gelmezdi değil mi; şimdiye kadar çoktan gitmiş olurdu Gazze.

Manevi Vatan meselesi, bu…

Manevi Vatan sağlamsa, zafer er geç gelir.

Manevi Vatan’ın zemini kaymışsa o ülkenin durumu toparlamak için fazla zamanı kalmamış demektir.

Tehlike kapıda demektir.

Manevi Vatan’a sahip çıkma seferberliğinin başlatılması için çok fazla vakit kalmamış demektir!

Bir memlekette Manevi Vatan’ın zemininin kayıp kaymadığını nasıl anlarsınız?

Birçok belirtisi olur bu durumun, oralardan rahatlıkla anlarsınız…

Mesela…

Aile ilişkileri iyice gevşemiştir.

İnsanlar, küçük büyük, genç yaşlı tanımaz olmuşlardır.

Sokaklarda şiddet artmıştır, gücü yeten yetene durumu olmuştur…

Aynı vatanın insanları sudan bahanelerde birbirlerinin gözünü kafasına patlatır olmuştur.

Mağduriyetlere uğrayan insanlar kendilerini yalnız, çaresiz hisseder ve bu duygularını da her yerde ifade eder hale gelmiştir.

Ülkenin her tarafını fırsatçılık ve fırsatçılar sarmıştır…

Çok büyük felâketler sırasında bile felâketzedelere yardım etmek yerine onları “kazıklayan” fırsatçılar peyda olmuştur.

Felâketten kurtardıkları eşyaları taşımaya çalışan zor durumdaki insanlar, fırsatçı nakliyatçılar tarafından katlanan fiyatlarla karşılaşmış…

Ne yapacaklarını bilemez hale gelmiştir.

O ülke, bütün bu çirkinliklerin dışında kalan, felâketzedelere el uzatmak için çırpınan insanlar tarafından ayakta tutulmaktadır ama…

Fırsatçıların oranı da kabul edilebilirin çok üzerine çıkmıştır.

Dahası komşuluk ilişkileri de iyice gevşemiştir.

Çoluk çocuğunu, evini anahtarını komşusuna emanet edenlerin oranı hayli azalmıştır.

İnsanlar parklarda, bahçelerde gördükleri cici bebekleri sevmekten “Aman aman beni sapık zannederler filan!” korkusuyla uzak durur olmuşlardır.

Bir zamanların bebekleri, çocukları parklarda oynatan sevimli komşu dedeleri, şüpheli insanlar haline gelmiştir!

*

Dahası…

İnsanlar, evlerinde bir arıza meydana geldiğinde çağıracak usta bulamaz hale gelmiştir…

Güç bela bulduklarından bir bölümü ise “usta”lık vasfından çok uzak insanlar olmuştur.

İş yaptırmak, düzgün iş yaptırmak binde birin mahzar olabildiği bir ayrıcalık haline gelmiştir.

 

*

O ülkede milyonlarca üniversite mezunu mesleksiz genç birikmiştir.

İşverenler iş yapacak vasıfta eleman; iş arayanlar ise evlenip geçinmelerini temin edecek ekmek kapısı bulmakta çok zorlanır hale gelmişlerdir.

Evlilikler geciktirildikçe geciktirilmekte, nüfus artış hızı dibe çakılmaktadır.

İnsanlar anne-baba olmayı bile külfet görür hale gelmişlerdir.

Anne baba adaylarına bir-iki çocuk bile ağır gelir olmuştur…

Evlâtlar da, kendilerini bakıp büyüten, koruyup kollayan yaşlı anne babalarının bakmak istemez olmuşlardır.

Yaşlı bakım ve rehabilitasyon merkezlerine duyulan ihtiyaç günden güne artmıştır.

Bebekler kreşlere, yaşlılar huzur (!) evlerine gönderilir olmuştur, genellikle…

*

O ülkenin medyasında yuva yıkıcılıktan teşhirciliğe, cinsel sapkınlıktan israfa şiddete kadar bütün olumsuzlukların reklamı yapılır olmuştur…

Gündüz kuşaklarında bile çatır çatır yapılır olmuştur…

Yetkililer, böyle gayri ahlâkiliklere asla müsaade edilmeyeceğini söyleyip dursalar da bu türden yayınlar asla durmamaktadır.

Bütün bir toplum, özellikle de çocuklar ve gençler; şiddete, savurganlığa, cinsel sapkınlığa teşvik edilmektedir.

Bu durumdan da ülkenin en yetkili isimleri şikâyet etmektedir.

*

O ülkenin caddelerinde sokaklarında iki ayaklı, dört ayaklı başıboş yaratıklar kol gezmektedir.

İnsanlar, bebeklerinin can güvenliğinden bile endişe etmektedir.

Torpil arayışı çok yayılmıştır.

Medyasında her gün belediyelerdeki akla ziyan yolsuzluk rakamları konuşulmaktadır.

Yine medyasında “medya üzerinden korkunç paraların aklandığına” dair haberler yer almaktadır.

Medya sektöründe de korkunç paraların döndüğü anlaşılmaktadır.

*

O ülkenin savunma alanındaki hamlelerine bile karşı çıkanlar vardır; hem de bunların oranı yüzde 5’in, 10’un, hatta 20’nin 30’un çok üzerindedir.

Nüfusun kabul edilebilir oranların çok üzerindeki bir bölümü, ülke savunmasını bile aslında önemsememektedir!

(Allah korusun) zalim bombalarının ideoloji ayırt etmeden herkesin kafasına ineceği gerçeği bile görmezden gelinebilmektedir.

O ülkede hakimler yargıçlar alenen tehdit edilebilmektedir.

O ülkenin yargısına ilişkin şikâyetler, ülkenin en üst düzey yöneticileri tarafından bile dile getirilebilmektedir.

Ülkenin seçilmiş Devlet Başkanı’na bile alenen hakaret edenlerin sayısı artmakta, kişilerin temsil ettikleri makama saygı gün geçtikçe azalmaktadır.

Bütün bunlar ve çok daha fazlası olurken...

Yapılan iyi işlerin de kesintiye uğramasından, MANEVİ VATAN’ın zeminin iyice kaymasından endişe eden “az sayıdaki” hassasiyet sahibi aydının sesleri “kakafoni” koroları tarafından bastırılmakta…

MANEVİ VATAN’ın zeminin kaymasına, kaydırılmasına karşı çıkmak…

Adeta “delilik” olarak görülmektedir.

“Allah aşkına, 'MANEVİ VATAN'IMIZA hep birlikte sahip çıkalım…

Bunun için gerekli adımları hep birlikte atalım!” demek…

“Delilik”, daha da fenası “enayilik” olarak görülmektedir!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve 24saathaber.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi