“ Öğretmenler Günü”nü hep birlikte idrak ettik.
Bütün kıymetli öğretmenlerimizin günlerini tebrik ediyorum.
Hepimizin uğraştığı meslekler var.
Hangi mesleği yaparsak yapalım, öğretmenlerin verdikleri eğitimden geçtik.
Öğretmenlik mesleklerin en önemlisi…
Ah, ismi “öğretmenlik” olmasa…
Erkek öğretmene muallim desek, kadın öğretmene muallime.
Neyse öğretmen diyeceğiz, bu sevimsiz kelimeyi kullanacağız dile böyle yerleştirildiği için.
Öğretmenleri öven övene, her yıldönümünde böyle olur.
Onların sorunları ise pek az gündeme gelir.
Biz sadece öğretmenler günlerinde değil, yıl içinde birçok vesileyle bu konuya el atıyoruz.
Bundan dolayı da çok sayıda öğretmen arkadaşımız var.
Ben, sorunlar hiyerarşisinin tepesine “şiddet”i koyuyorum.
Okullarda şiddet çok yaygınlaştı.
Toplumun geneline yayılan ve Diyanet’in Cuma Hutbesi’ne konu olan “şiddet dalgası” okulları da etkiliyor.
Akran şiddeti denilen, öğretmenler için de büyük sıkıntı.
Özellikle lise öğretmenlerinin çoğu, dışarıda olmadık ilişkiler içine giren, serseri serseri tiplere “takılan” öğrencilerinin kendileri için de tehdit olduğunu söylüyor.
Bu konuda okul idaresi, öğretmen ve veli işbirliği şart…
Şart ama çoğu veli, bu işbirliğine yanaşmıyor.
Aksine öğretmenle “delikanlısı” arasında problem meydana geldiğinde genellikle öğretmeni hedef alıyor.
Öte yandan,
Öğretmenler hakkında Cimer’e de çok sayıda şikâyet gidiyor.
Bu şikâyetler arasında haklı olanlar da var, en masum ikazda bile “Çocuğuma psikolojik şiddet uygulanıyor!” diyerek, böyle bahaneler öne sürerek sıkıntı çıkartanlar da var.
O kadar ki 2024 yılında öğretmenler hakkında CİMER’e yapılan şikayetlerin sayısı 180 bini geçmiş durumda.
Her şikâyet soruşturma demek.
İl milli eğitim, ilçe milli eğitim, okul idareleri, öğretmenler bunlarla uğraşıyor.
Bu durumda da, bir yandan şiddet eğilimden diğer yandan da şikâyetlerden yılmış olan öğretmenlerin çoğu ister istemez “Ortada kuyu var, yandan geç!” oynuyor!
Bizde 12 yıl eğitim mecburiyeti olduğundan gençler 18’i doldurana kadar mecburen okulda tutuluyor.
Okumaya gönlü olmayan, okula mecburen giden gençler de sorun çıkartıyor.
Bunlar, bir yandan okumak isteyen sınıf “arkadaşlarına”, diğer yandan da öğretmenlerine zarar veriyor.
Dersin huzuruna zarar veriyor.
Öğretmen bu durumda ne yapsın?
Bir kaynak taraması yaptım; sadece 2024-2025 eğitim öğretim yılında öğretmelere yönelik 312 saldırı meydana gelmiş.
Kâh öğrenciler saldırıyor, kâh velileri öğretmenlere.
Eskiden öğretmen azarlayacak diye aklımız çıkardı.
Şimdi, böyle bir durum yok.
Birçok öğrenci, öğretmeni küçük düşürmeye çalışıyor.
Sözünü dinlememeyi, asi gelmeyi marifet zannediyor.
Bunun havasını atıyor, cakasını satıyor!
Okullardaki sıkıntılı durumlardan biri de, bazı öğretmenlerin “cinsel taciz” iftirasına bile uğrayabilmeleri…
İftiraya uğrayan öğretmen, hele hele “kadın beyanı esastır” ortamında kendisini nasıl temize çıkartacak?
Böylesine rezil fiillere bulaşan öğretmenler elbette en ağır cezalara çarptırılmalı ama bunun iftirası da var.
Allah muhafaza!
Öğretmenlerin başı çıkmak mecburiyetinde oldukları birçok sorun var.
Gençlik sosyal medya gençliği….
Bazı öğretmenler sosyal meydanının diline düşebiliyor; işte çok ders veriyor, çok baskı yapıyor, yetersiz, yeteneksiz şu bu…
Felâket!
Meslekten soğuduğunu söyleyen öğretmenleri görüyorum bazen.
Her insan mesleğinde verimli olmak ister.
Birçok öğretmen ne yazık ki kendisinin sorumlu olmadığı sorunlardan dolayı “verimsizlik” hissiyle yaşıyor.
Bazıları öğretmenlerin de yetersiz olduğunu söyleyebilir.
Elbette çok yetersizler de vardır öğretmenler arasında, eğitimimizin genel hali neyse öğretmen yetiştirme mekanizmalarımızda da durum bu.
Meselelerimizi birbirimizi suçlayarak çözemeyiz.
Bütün meseleleri de Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin Hocamız çözemez.
Orası iğneli fıçı, ne tarafa dönse o taraftan bir iğne batar Bakan’a
*
Bu kadar çok öğretmenin şikâyetçi olduğu durumlar varsa, çözümlerini hep birlikte aramalıyız.
Mesela…
Şu adımlar önemli değil mi?
- Okullarda şiddete sıfır tolerans olmalı ve şiddet eylemlerine çok caydırıcı cezalar uygulanmalı.
- Velilere “çocuğum hep haklıdır” anlayışından vazgeçirecek eğitim programları düzenlenmeli,
- CİMER şikâyetlerinde anonimlik kalkmalı, mesnetsiz şikâyetler cezalandırılmalı,
- Öğretmen maaşları ailelerini geçindirebilmelerini ve bu mesleğin gerektirdiği yaşam standardını tutturabilmelerini sağlayabilecekleri noktaya getirilmeli,
- Mecburi eğitim 5 yıla, hadi en fazla 8 yıla indirilmeli; okumak istemeyeni zorla liseye gönderme ısrarından vazgeçilmeli.
- Okullardaki rehberlik müesseseleri göstermelik olmamalı, çocukların kabiliyet ve isteklerinin zamanında keşfedilmesini sağlayacak yöntemler uygulanmalı, mesleğe yönlendirmede gecikilmemeli....
- Bazı özel okullardaki “öğretmen sömürüsüne” mutlaka engel olunmalı.
- Devlet okullarındaki “ücretli öğretmenlik” uygulamasından hem atanamayan öğretmenler, hem de ücretli öğretmenler şikâyetçi. Atanamayanlar ücretli öğretmenlik uygulaması yüzünden atanma şanslarının azaldığını söylüyor; ücretli öğretmenler de, aynı işi yapmalarına rağmen kadrolu öğretmenlerden çok daha az maaş aldıklarını,, okul idarelerinin kendilerine çok daha fazla yüklendiğini….Ücretli öğretmenlik konusu mutlaka çözüme kavuşturulmalı. Mesela, ücretli öğretmenlik uygulamasına (mevcutlar mağdur edilmeden) tamamen son verilse nasıl olur?
- Birçok öğretmen, emeklilik yaşı geldiği halde emekli maaşının düşüklüğünden dolayı emekliye ayrılmıyor. Bu geneli ilgilendiren bir problem. Emekli maaşları makul düzeye gelse nasıl olur?
Bizde dert bir değil ki elvan elvan.
Kıymetli öğretmenlerimizin sorunlarını gündeme getirmeye devam nasipse.
