Mine Köseler
Köşe Yazarı
Mine Köseler
 

Fetih ruhuyla dirilen mabed: Ayasofya Cami

''Ayasofya’nın dirilişi, Alparslan’dan Fatih’e ve Abdülhamit’e kadar ecdadın tamamına vefamızın gereğidir.'' İstanbul’a giden yerli ve yabancı turistlerin ya da İstanbulluların uğramadan geçmediği kutsal mabed: Ayasofya Camii. 5 yılda 40 milyon ziyaretçiyi ağırlayan bu eşsiz yapı, sadece taşlardan örülmüş bir mimari değil; geçmişten bugüne uzanan bir hikayenin tam kalbidir. Fatih Sultan Mehmed Han’ın  vakfiyesi ve emaneti olan Ayasofya Camii’nin, 24 Temmuz 2020’de ibadete açılmasının üzerinden 5 yıl geçti. İlk hali taa Bizans’a kadar uzanan, 360 yılında “Büyük Kilise” olarak açılan Ayasofya, yıkılıp yeniden yapılmış; en sonunda bugünkü ihtişamına 537 yılında kavuşmuş. Ardından 1453’te Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethetmesiyle camiye çevrilmiş. O günden sonra Osmanlı üzerine titremiş,Mimar Sinan’ın desteğiyle yapı depremlere bile meydan okumuş. 1934’te müze olan Ayasofya, 24 Temmuz 2020’de cami olarak  yeniden kapılarını açtı. Fakat bu sadece bir statü değişikliği değildi. Dijital ikizi çıkarıldı, yani bina dijital ortamda bire bir modellenerek gelecek nesiller için korumaya alındı. Güvenlik için yapay zekâ destekli kameralar devreye girdi. Galeri katı geçtiğimiz yıl, Müslüman olmayan ziyaretçilerin namaz vakitlerinde de rahatça gezebileceği şekilde her gün  10.00- 19.00 saatleri arasında ziyarete açık vaziyette. Bugün Ayasofya, hem dua edilen hem de hayranlıkla gezilen bir mekan. Tarihi duvarlarında dualar fısıldanıyor, kubbesinde medeniyetlerin sesi yankılanıyor. Ayasofya’yı görmek, sadece bir mimariyi değil; zamanın kendisini hissetmek demek. Ve bu his, her seferinde insanı biraz daha büyülüyor.   Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ayasofya Manifestosu’nda yer alan sözlerinde de dediği gibi: ‘’Ayasofya’nın dirilişi, Mescid-i Aksa’nın özgürlüğe kavuşmasının habercisidir. Ayasofya’nın dirilişi, dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların fetret devrinden çıkış iradesinin ayak sesidir. Ayasofya’nın dirilişi, sadece Müslümanların değil, onlarla birlikte tüm mazlumların, mağdurların, ezilmişlerin, sömürülmüşlerin umut ateşinin yeniden alevlenişidir. Ayasofya’nın dirilişi, Türk Milleti, Müslümanlar ve tüm insanlık olarak dünyaya söyleyecek yeni sözlerimiz olduğunun ifadesidir. Ayasofya’nın dirilişi, Bedir’den Malazgirt’e, Niğbolu’dan Çanakkale’ye kadar tarihimizin tüm atılım dönemlerini yeniden hatırlayışımızın adıdır. Ayasofya’nın dirilişi, şehitlerimizin ve gazilerimizin emanetlerine gerekirse canımız pahasına sahip çıkma kararlılığımızın remzidir. Ayasofya’nın dirilişi, Buhara’dan Endülüs’e kadar medeniyetimizin tüm sembol şehirlerine verdiğimiz bir gönül selamıdır. Ayasofya’nın dirilişi, Alparslan’dan Fatih’e ve Abdülhamit’e kadar ecdadın tamamına vefamızın gereğidir. Ayasofya’nın dirilişi, Fatih’in fetih ruhunu şad etme yanında, Akşemsettin’in maneviyatını, Mimar Sinan’ın estetiğini ve zevkini de yeniden gönlümüzde canlandırmaktır. Ayasofya’nın dirilişi, insanlığın özlemle beklediği temeli adalet, vicdan, ahlak, tevhid ve kardeşlik olan medeniyet güneşimizin yeniden yükselişinin sembolüdür. Ayasofya’nın dirilişi, bu mabedin kapılarındaki zincirler yanında, topyekûn gönüllerdeki ve ayaklardaki prangaların da kırılıp atılmasıdır.’’   Kutlu fetihin hemen ardından Ayasofya’ya giden Fatih Sultan Mehmed Han’ın, caminin durumuna üzülerek şu mısraları okuduğu kayıtlara geçmiştir: “Perdedâri mîkoned ber kasr-i Kayser ankebut Bûm novbet mîzened der tarem-i Efrâsiyâb” (“Örümcek Kayser’in sarayında perdekârlık yapıyor, Baykuş Efrasiyab’ın burcunda nöbet tutuyor") Ayasofya Camii’ni kendi hayratı olarak vakfeden ve çok sayıda akar bağlayarak bakım-onarım maliyetlerini garanti altına alan Fatih Sultan Mehmed Han, önce caminin yanına bir de medrese inşa ettirerek eğitim faaliyetlerini başlatmıştır. Ayasofya’nın ilk minaresi de Fatih Sultan Mehmed Han döneminde ahşaptan inşa edilmiştir. Uzun yıllar varlığını sürdüren bu minare 1574 yılındaki büyük tamiratta kaldırılmıştır. Ayasofya Camii’nin ikinci minaresi ise, Sultan II. Bayezid Han döneminde tuğladan inşa edilmiştir. Ayasofya’ya en fazla ilgi gösteren Osmanlı padişahlarından biri de Sultan II. Selim Han’dır. Mimar Sinan’ı Ayasofya’nın bakım ve onarımı için vazifelendirmiştir. Doğu Roma döneminde defalarca kubbeleri ve duvarları çöken Ayasofya, Mimar Sinan’ın düzenlemelerinden sonra, İstanbul’da yaşanan nice büyük depreme rağmen bir daha hiç çökmemiştir. Ayasofya etrafında padişah türbelerinin yapımına da Sultan II. Selim Han için Ayasofya Külliyesi’nin haziresine Mimar Sinan tarafından inşa edilen ilk türbe ile başlanmıştır. Fetihle birlikte camiye dönüştürülen ve 481 yıl cami olarak hizmet veren Ayasofya, 1930’lu yıllarda restorasyon çalışmalarının başlamasıyla halka kapatılmıştır. Ardından, 24 Kasım 1934 tarihli bir Bakanlar Kurulu kararıyla müzeye dönüştürülmüştür. Danıştay, 10 Temmuz 2020 tarihinde söz konusu Bakanlar Kurulu kararını iptal etmiştir. Hemen ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzası ile yayımlanan 2729 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle 24 Temmuz 2020 tarihinde Ayasofya yeniden ibadete açılmıştır.   Fatih Sultan Mehmet Han, Ayasofya’yı da içeren 1 Haziran 1453 tarihli yüzlerce sayfalık vakfiyesinin bir bölümünde şu ifadeler yer alıyor: “Kim bu Ayasofya’yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirir, bir maddesini tebdil eder, onu iptal veya tedile koşarsa… Fasit veya fasık bir teville veya herhangi bir dalavereyle Ayasofya Camisi’nin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederse… Aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterir, yardım ederse… Kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkar, camilikten çıkarır ve sahte evrak düzenleyerek, mütevellilik hakkı gibi şeyler isterse… Yahut onu kendi batıl defterine kaydeder veya yalandan kendi hesabına geçirirse… Huzurunuzda ifade ediyorum ki, en büyük haramı işlemiş ve günahı kazanmış olur. Bu vakfiyeyi kim değiştirirse; Allâh’ın, peygamber’in, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen laneti onun ve onların üzerine olsun… Azapları hafiflemesin, haşr gününde yüzlerine bakılmasın. Kim bunları işittikten sonra hala bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene ait olacaktır. Allâh’ın azabı onlaradır. Allâh işitendir, bilendir.”   Yahya Kemal, 1922 yılında yazdığı bir makalesinde şöyle diyor:“Bu devletin iki manevi temeli vardır: Fatih’in Ayasofya minaresinden okuttuğu ezan ki hala okunuyor… Selim’in hırka-i saadet önünde okuttuğu Kur’an ki hala okunuyor…   Necip Fazıl Kısakürek ise, “Türk’ün bu vatanda kalıp kalmayacağından şüphe edenler, Ayasofya’nın da açılıp açılmayacağından şüphe eder. Ayasofya açılmalıdır, Türk’ün kapalı bahtıyla beraber açılmalıdır’’ sözleriyle  Ayasofya’nın açılmasının önemini dile getirmiş.   Osman Yüksel Serdengeçti’nin idamla yargılanmasına sebep olan Ayasofya başlıklı yazısının son satırları ise şöyle: ''Ayasofya! Ey muhteşem mabet… Merak etme, Fatih’in torunları bütün putları devirip seni camiye çevirecekler. Gözyaşlarıyla abdest alıp secdelere kapanacaklar. Tehlil ve tekbir sadaları boş kubbelerini yeniden dolduracak, ikinci bir fetih olacak. Ozanlar bunun destanını yazacaklar, ezanlar ilanını yapacaklar. Sessiz ve öksüz minarelerden yükselen tekbir sesleri fezaları yeniden inletecek. Şerefelerin yine Allah’ın ve Hazreti Muhammed’in şerefine ışıl ışıl yanacak. Bütün dünya Fatih dirildi sanacak. Bu olacak Ayasofya, bu olacak. İkinci bir fetih, yeni bir ba’sü ba’del-mevt… Bu muhakkak… Bu günler yakın… Belki yarın, belki yarından da yakın…''   Nazım Hikmet’in İstanbul’un fethini ve Ayasofya’nın Camiye dönüştürülmesini anlattığı şiirinde şu dizeler yer alıyor: “İslam’ın en beklediği en şerefli gündür bu Rum Kostantiniye’si oldu Türk İstanbul’u Cihana karşı koyan bir ordunun sahibi Türk’ün Padişahı, bir gök yarılır gibi Girdi Edirnekapı’dan kır atın üstünde Fethetti İstanbul’u sekiz hafta üç günde O ne mutlu, mübarek bir kuluymuş Allah’ın Belde-i tayyibe’yi fetheden padişahın Hak yerine getirdi, en büyük niyazını Kıldı Ayasofya’da ikindi namazını’’  
Ekleme Tarihi: 23 Temmuz 2025 -Çarşamba

Fetih ruhuyla dirilen mabed: Ayasofya Cami

''Ayasofya’nın dirilişi, Alparslan’dan Fatih’e ve Abdülhamit’e kadar ecdadın tamamına vefamızın gereğidir.''

İstanbul’a giden yerli ve yabancı turistlerin ya da İstanbulluların uğramadan geçmediği kutsal mabed: Ayasofya Camii.

5 yılda 40 milyon ziyaretçiyi ağırlayan bu eşsiz yapı, sadece taşlardan örülmüş bir mimari değil; geçmişten bugüne uzanan bir hikayenin tam kalbidir.

Fatih Sultan Mehmed Han’ın  vakfiyesi ve emaneti olan Ayasofya Camii’nin, 24 Temmuz 2020’de ibadete açılmasının üzerinden 5 yıl geçti.

İlk hali taa Bizans’a kadar uzanan, 360 yılında “Büyük Kilise” olarak açılan Ayasofya, yıkılıp yeniden yapılmış; en sonunda bugünkü ihtişamına 537 yılında kavuşmuş. Ardından 1453’te Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethetmesiyle camiye çevrilmiş. O günden sonra Osmanlı üzerine titremiş,Mimar Sinan’ın desteğiyle yapı depremlere bile meydan okumuş.

1934’te müze olan Ayasofya, 24 Temmuz 2020’de cami olarak  yeniden kapılarını açtı. Fakat bu sadece bir statü değişikliği değildi. Dijital ikizi çıkarıldı, yani bina dijital ortamda bire bir modellenerek gelecek nesiller için korumaya alındı. Güvenlik için yapay zekâ destekli kameralar devreye girdi. Galeri katı geçtiğimiz yıl, Müslüman olmayan ziyaretçilerin namaz vakitlerinde de rahatça gezebileceği şekilde her gün  10.00- 19.00 saatleri arasında ziyarete açık vaziyette.

Bugün Ayasofya, hem dua edilen hem de hayranlıkla gezilen bir mekan. Tarihi duvarlarında dualar fısıldanıyor, kubbesinde medeniyetlerin sesi yankılanıyor. Ayasofya’yı görmek, sadece bir mimariyi değil; zamanın kendisini hissetmek demek. Ve bu his, her seferinde insanı biraz daha büyülüyor.

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ayasofya Manifestosu’nda yer alan sözlerinde de dediği gibi: ‘’Ayasofya’nın dirilişi, Mescid-i Aksa’nın özgürlüğe kavuşmasının habercisidir.

Ayasofya’nın dirilişi, dünyanın dört bir yanındaki Müslümanların fetret devrinden çıkış iradesinin ayak sesidir.

Ayasofya’nın dirilişi, sadece Müslümanların değil, onlarla birlikte tüm mazlumların, mağdurların, ezilmişlerin, sömürülmüşlerin umut ateşinin yeniden alevlenişidir.

Ayasofya’nın dirilişi, Türk Milleti, Müslümanlar ve tüm insanlık olarak dünyaya söyleyecek yeni sözlerimiz olduğunun ifadesidir.

Ayasofya’nın dirilişi, Bedir’den Malazgirt’e, Niğbolu’dan Çanakkale’ye kadar tarihimizin tüm atılım dönemlerini yeniden hatırlayışımızın adıdır.

Ayasofya’nın dirilişi, şehitlerimizin ve gazilerimizin emanetlerine gerekirse canımız pahasına sahip çıkma kararlılığımızın remzidir.

Ayasofya’nın dirilişi, Buhara’dan Endülüs’e kadar medeniyetimizin tüm sembol şehirlerine verdiğimiz bir gönül selamıdır.

Ayasofya’nın dirilişi, Alparslan’dan Fatih’e ve Abdülhamit’e kadar ecdadın tamamına vefamızın gereğidir.

Ayasofya’nın dirilişi, Fatih’in fetih ruhunu şad etme yanında, Akşemsettin’in maneviyatını, Mimar Sinan’ın estetiğini ve zevkini de yeniden gönlümüzde canlandırmaktır.

Ayasofya’nın dirilişi, insanlığın özlemle beklediği temeli adalet, vicdan, ahlak, tevhid ve kardeşlik olan medeniyet güneşimizin yeniden yükselişinin sembolüdür.

Ayasofya’nın dirilişi, bu mabedin kapılarındaki zincirler yanında, topyekûn gönüllerdeki ve ayaklardaki prangaların da kırılıp atılmasıdır.’’

 

Kutlu fetihin hemen ardından Ayasofya’ya giden Fatih Sultan Mehmed Han’ın, caminin durumuna üzülerek şu mısraları okuduğu kayıtlara geçmiştir:

“Perdedâri mîkoned ber kasr-i Kayser ankebut Bûm novbet mîzened der tarem-i Efrâsiyâb”

(“Örümcek Kayser’in sarayında perdekârlık yapıyor, Baykuş Efrasiyab’ın burcunda nöbet tutuyor")

Ayasofya Camii’ni kendi hayratı olarak vakfeden ve çok sayıda akar bağlayarak bakım-onarım maliyetlerini garanti altına alan Fatih Sultan Mehmed Han, önce caminin yanına bir de medrese inşa ettirerek eğitim faaliyetlerini başlatmıştır. Ayasofya’nın ilk minaresi de Fatih Sultan Mehmed Han döneminde ahşaptan inşa edilmiştir. Uzun yıllar varlığını sürdüren bu minare 1574 yılındaki büyük tamiratta kaldırılmıştır. Ayasofya Camii’nin ikinci minaresi ise, Sultan II. Bayezid Han döneminde tuğladan inşa edilmiştir.

Ayasofya’ya en fazla ilgi gösteren Osmanlı padişahlarından biri de Sultan II. Selim Han’dır. Mimar Sinan’ı Ayasofya’nın bakım ve onarımı için vazifelendirmiştir. Doğu Roma döneminde defalarca kubbeleri ve duvarları çöken Ayasofya, Mimar Sinan’ın düzenlemelerinden sonra, İstanbul’da yaşanan nice büyük depreme rağmen bir daha hiç çökmemiştir. Ayasofya etrafında padişah türbelerinin yapımına da Sultan II. Selim Han için Ayasofya Külliyesi’nin haziresine Mimar Sinan tarafından inşa edilen ilk türbe ile başlanmıştır.

Fetihle birlikte camiye dönüştürülen ve 481 yıl cami olarak hizmet veren Ayasofya, 1930’lu yıllarda restorasyon çalışmalarının başlamasıyla halka kapatılmıştır. Ardından, 24 Kasım 1934 tarihli bir Bakanlar Kurulu kararıyla müzeye dönüştürülmüştür. Danıştay, 10 Temmuz 2020 tarihinde söz konusu Bakanlar Kurulu kararını iptal etmiştir. Hemen ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzası ile yayımlanan 2729 sayılı Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle 24 Temmuz 2020 tarihinde Ayasofya yeniden ibadete açılmıştır.

 

Fatih Sultan Mehmet Han, Ayasofya’yı da içeren 1 Haziran 1453 tarihli yüzlerce sayfalık vakfiyesinin bir bölümünde şu ifadeler yer alıyor: “Kim bu Ayasofya’yı camiye dönüştüren vakfiyemi değiştirir, bir maddesini tebdil eder, onu iptal veya tedile koşarsa… Fasit veya fasık bir teville veya herhangi bir dalavereyle Ayasofya Camisi’nin vakıf hükmünü yürürlükten kaldırmaya kastederse… Aslını değiştirir, füruuna itiraz eder ve bunları yapanlara yol gösterir, yardım ederse… Kanunsuz olarak onda tasarruf yapmaya kalkar, camilikten çıkarır ve sahte evrak düzenleyerek, mütevellilik hakkı gibi şeyler isterse… Yahut onu kendi batıl defterine kaydeder veya yalandan kendi hesabına geçirirse… Huzurunuzda ifade ediyorum ki, en büyük haramı işlemiş ve günahı kazanmış olur. Bu vakfiyeyi kim değiştirirse; Allâh’ın, peygamber’in, meleklerin, bütün yöneticilerin ve dahi bütün Müslümanların ebediyen laneti onun ve onların üzerine olsun… Azapları hafiflemesin, haşr gününde yüzlerine bakılmasın. Kim bunları işittikten sonra hala bu değiştirme işine devam ederse, günahı onu değiştirene ait olacaktır. Allâh’ın azabı onlaradır. Allâh işitendir, bilendir.”

 

Yahya Kemal, 1922 yılında yazdığı bir makalesinde şöyle diyor:“Bu devletin iki manevi temeli vardır: Fatih’in Ayasofya minaresinden okuttuğu ezan ki hala okunuyor… Selim’in hırka-i saadet önünde okuttuğu Kur’an ki hala okunuyor…

 

Necip Fazıl Kısakürek ise“Türk’ün bu vatanda kalıp kalmayacağından şüphe edenler, Ayasofya’nın da açılıp açılmayacağından şüphe eder. Ayasofya açılmalıdır, Türk’ün kapalı bahtıyla beraber açılmalıdır’’ sözleriyle  Ayasofya’nın açılmasının önemini dile getirmiş.

 

Osman Yüksel Serdengeçti’nin idamla yargılanmasına sebep olan Ayasofya başlıklı yazısının son satırları ise şöyle:

''Ayasofya!
Ey muhteşem mabet…
Merak etme, Fatih’in torunları bütün putları devirip seni camiye çevirecekler. Gözyaşlarıyla abdest alıp secdelere kapanacaklar. Tehlil ve tekbir sadaları boş kubbelerini yeniden dolduracak, ikinci bir fetih olacak. Ozanlar bunun destanını yazacaklar, ezanlar ilanını yapacaklar. Sessiz ve öksüz minarelerden yükselen tekbir sesleri fezaları yeniden inletecek. Şerefelerin yine Allah’ın ve Hazreti Muhammed’in şerefine ışıl ışıl yanacak. Bütün dünya Fatih dirildi sanacak. Bu olacak Ayasofya, bu olacak. İkinci bir fetih, yeni bir ba’sü ba’del-mevt… Bu muhakkak… Bu günler yakın… Belki yarın, belki yarından da yakın…''

 

Nazım Hikmet’in İstanbul’un fethini ve Ayasofya’nın Camiye dönüştürülmesini anlattığı şiirinde şu dizeler yer alıyor:

“İslam’ın en beklediği en şerefli gündür bu
Rum Kostantiniye’si oldu Türk İstanbul’u
Cihana karşı koyan bir ordunun sahibi
Türk’ün Padişahı, bir gök yarılır gibi
Girdi Edirnekapı’dan kır atın üstünde
Fethetti İstanbul’u sekiz hafta üç günde
O ne mutlu, mübarek bir kuluymuş Allah’ın
Belde-i tayyibe’yi fetheden padişahın
Hak yerine getirdi, en büyük niyazını
Kıldı Ayasofya’da ikindi namazını’’

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve 24saathaber.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi