Geçen haftaki yazımıza kaldığımız yerden devam edelim. Terör devletinin şu ana kadar ülkemize saldırılmayışının sebepleri bir cephe daha açmak istememek ya da son on yılda ülkemizin savunma sanayisinde yaptığı yatırımlar ve gelinen seviyeden ürktükleri için olabilir.
Bu zamana kadar saldırmamış olmaları saldırmayacakları anlamına gelmez. Terör devletinin Arz-ı Mev’ud hayalleri devam ettiği sürece bölgede savaş bitmeyecek ve daha da genişleyecektir. Her an tetikte olmalıyız.
İşte tamda burada Milli Görüşü ve Milliyetçileri böldükleri gibi CHP’yi de bölmeyi düşünmüş olabilirler. Yine yeniden fikirlerin ve yolların ayrılıp dirliğin bozulması için kirli eller tarafından böl parçala yönet adımları atılmış olabilir.
CHP’nin bölünmesinin dış mihraklara ne faydası olabilir diye düşünenler olabilir. Hiçbir şeye faydası olmasa bile ülke gündemini meşgul edip, gerçek sıkıntıları gözden kaçırmaya yaramıyor mu? Onun için aklımızı başımıza alıp kimseyi ötekileştirmeden ülkemizi koruma adına asgari müşterekte buluşmamız zaruridir.
Biz birliktelik gerekli diyoruz ama birileri de bu birliktelikleri engellemek için görüldüğü üzere hala çaba harcıyor. 1980 Darbesi öncesi sağı solu birbirine düşman etmek için aynı tabanca ile bir gün sağcı bir gün solcuya kıyıldığını herkes biliyor ama o günlerden kimse ders çıkarmıyor.
Maksatları ülkemiz insanını ayrıştırıp, birbiriyle kavga ettirip, ülkenin enerjisini boşa harcamak olduğuaşikâr değil mi? Darbe sonrası kirli eller ülkemizden çekilmiş mi? Hayır, hala pis işlerine devam ediyorlar.
Kalabalık bir sohbet ortamında, “İnsan nasıl böyle bir oyuna gelir, kardeş kardeşiyle kavga eder, ayrı düşer mi? Rahmetli Erbakan Hocam bölgemizde ve ülkemizde bugün yaşanan gelişmeler için bizleri yıllar önce uyarmadı mı? FETÖ televizyon dizilerinde bu günleri anlatan kara propaganda yapmadı
mı?” diye sordum.
Bir kardeşimiz anlattı, “Doksanlı yıllarda Konya da üniversitede okuyoruz. Milli Görüşçüler ile Ülkücüler sürekli kavga edip çatışıyoruz. Bir gün dedik ki biz ne yapıyoruz böyle? Farklılıklarımızı bir kenara bırakıp ortak değerlerimiz üzerine neden anlaşmıyoruz? Ülkücüler ile konuştuk bir araya geldik tam her şey yoluna girdi kucaklaşacağız, hiç tanımadığımız bir adam geldi elinde bir tuğla ile tuğlayı ülkücülerin reisinin kafasına vurdu ve ortalık karıştı.” Evet şartlar değişiyor, zaman değişiyor fakat aynı kirli eller ülkemiz üzerinde oyun kurmaya devam ediyor ve maalesef ülkemiz insanı hep bu oyunlara geliyor.
Doksanlı yıllarda Milli Görüşün tek adresi Refah Partisi fırtına gibi esiyordu. Doğru Yol Partisi ile Refahyol hükümetini de kurdu. Denk bütçe yaparak milletin görmediği hizmetler üretti ve fakat bu durum birilerini rahatsız etti ve düğmeye bastılar.
Tahminimiz odur ki, durumdan vazife çıkaran Talat Halman, Refah Partisi daha hükümet ortağıyken Milliyet Gazetesinde 30.04.1997 tarihinde “RP’yi bölmek!” Adını verdiği köşe yazısında, “Hükümetin akıbeti ne olursa olsun RP’nin bir parti olarak bölünmesi daha iyisi parçalanması, ülkemizin siyasal
geleceği için hayırlı, uğurlu olacak…” diye yazmıştı.
Aynı yazıda Aleviler ile kendi ifadesiyle “Fetullah Hocacıların” Refah Partisini tutmadığından bahsedip, “…RP’de yakın gelecekte çatlamalar, kopmalar olması beklenebilir. Refah bölünmese bile yeni din partileri kurulması mümkündür. Düşünün, Refah’tan üç parti doğarsa bundan sonraki seçimlerde hiçbiri aşamayabilir…” diye birilerine yol çizmişti Talat Halman.
Peki, Milli Görüşçüler bu durumu bile bile, bu uyarıyı her toplantıda yaptıkları halde neden üçe bölündüler? İşte yurdum insanının hali maalesef böyle. Hülasa ülkemizin birliği ve dirliği için, değerlerimizi ortak değer kabul edilip bu sıkıntılı süreçte düşmanlarımıza birliktelik mesajı verilmesi zaruridir.
Ok yaydan çıkmadan, savaş kapıya dayanmadan aklımızı başımıza almalıyız. Bu işin sağı solu, dindarı Kemalist’i olmaz. Bu işin vatanseveri ve diğerleri olur. Bütün vatanseverler bir olmalıyız çünkü hepimiz bu vatanda yaşıyoruz.
