“Çarşamba ovası nereye koşuyor?” diye sormamızın nedeni tabii ki okuyucunun ve idarecilerin dikkatini çekmek. Ova bir yere koşar mı? Normalde koşmaz fakat koşmasa bile ovanın yok olmaya doğru gittiğini herkes gibi biz de görüyoruz.
Evet, ovamız yok olmaya doğru gidiyor, biz bunu sadece üzülerek izliyoruz. Oysa biz bu tehlikeye yıllar önce ve defalarca dikkat çektik ama artık yazmaktan ve söylemekten yorulmuştuk.
Hatta 15 yıl önce, o dönem ASKON Samsun Şube Başkanıyken, “Çarşamba ovası sadece bize ait değil bütün ülkemize ait ve ovamızda herkesin hakkı var. Kimse ‘arazi benim’ diye düşünüp kafasına göre hareket etmemeli…” diye beyanat vermiş ovada sebze ve meyve üretilmesi gerektiği konusunda uyarıda bulunmuştuk.
O zaman bu açıklamamız Türkiye’nin her yerinde yüze yakın yayın kuruluşu tarafından haber olmuş ve çok ses getirmişti. Biz o günde ovanın bir kısmının sanayiye açılmasının yanlış olduğuna dikkat çekmiş, bu durumun hem tarıma hem de doğaya zarar vereceği konusunda uyarılarımız olmuştu.
İki hafta önce Çarşamba Ziraat Odası Başkanı Sayın Muammer Aydemir, Çarşamba ovasının tehdit altında olduğunu ifade edip, “Çarşamba ovası plansız ağaç dikimi ile ormana dönüyor…” diye uyarıda bulunmuştu.
Çarşamba Ticaret Borsası Başkanı Sayın Kazım Gürol Yılmaz da geçen hafta arazi kullanımında bozulma ve kömür depolarının yarattığı kirliliğe dikkat çekerek, “Ovamız kritik bir eşikte. Ovayı kurtarmalıyız.” diye açıklama yaptı.
Konu geçen hafta bir yerel televizyon kanalında yayımlanan Sayın Kerami Gürbüz, Sayın Hayati Tosun ve Sayın İshak Memişoğlu’nun birlikte yaptığı ‘Bilirkişi Raporu’ programında farklı yönleri ile ele alınmıştı.
En son Samsun Valisi Sayın Orhan Tavlı Başkanlığında toplanan, ‘Samsun Toprak Koruma Kurulu’ Çarşamba ovasının korunması konusunu konuşmuş ve bu toplantı basına yansıdı.
Ovanın tehlike altında olduğuna dair genelde konuşulan, ovanın ormana dönüşmesi, ekilebilir alanların amacı dışında kullanılması ve toprak altındaki suyun çekilmesi olarak öne çıkıyor.
Ve fakat etrafta yükselen sanayi kuruluşlarının kirlettiği havanın toprağa, suya ve ürünlere vereceği zarar neden ortaya koyulmuyor? Bu konunun dikkate alındığını sanmıyoruz çünkü bu yönde kayda değer bir eleştiri de, bir çalışma da basına yansımıyor.
Derdimiz ortak, derdimiz ovamız. Derdimiz gelecek nesillerin bizlere emaneti olan gıda deposu olması gerekirken ormana ya da sanayi alanına dönüştürülen Çarşamba ovasının gelecek nesillere gıda üretimi yapar bir şekilde devredilmesi.
“Yakın zamanda gıda ve su savaşları yaşanacak.” diye uyarılar yapılırken, yakın gelecekte iklim değişikliği ile ilgili ülkemizde ısı değişikliği olacağı ortaya koyulup, “Ekilebilir olarak sadece Karadeniz kalacak.” denirken bu duruma nasıl sessiz kalalım?
Tabii ki sessiz kalmıyoruz fakat yazdıklarımız, konuştuklarımız yetkililerimiz ya da milletimiz nezdinde bir karşılık buluyor mu, onu da bilemiyoruz ama en azından bu duruma itirazımız olduğuna dair tarihe not düşüyoruz.
