Geçen Pazartesi sabahı Hopa Sağlık Kompleksi Diş Polikliniğinde toplantım vardı. Bilen bilir benim için Artvin çok özel bir şehirdir. Uzun zamandır gidememiş özlemiştim, fırsat bu fırsat hafta sonunu Hopa’da geçirip öğleden önce toplantımı bitirip 12 gibi Yusufeli’ne hareket ettim. Öğleden sonra Yusufeli’nde, Salı günü de Artvin ADSM’de toplantım vardı.
Hopa’dan çıktım yola Cankurtaran Bölgesini tünel ile bir çırpıda geçtim. Sahilde ısı 14 dereceydi. Yükseldikçe ısı düşer diye düşünmüştüm fakat öyle olmadı Yusufeli yolunda 27 dereceyi gördüm. Artvin yeşili ile bilinir fakat ilk defa gittiğim Yusufeli sahil gibi yeşil değil kıraç bir şehirmiş.
Kıvrıla kıvrıla göğe yakın şehre giderken sağ tarafta barajın güzellikleri gözlerimi kamaştırıyor, sol taraftan ise kafama taş düşer mi diye endişe yaşıyordum.
Yusufeli’ne gidene kadar devletin büyüklüğünü bir kez daha gördüm. Artvin - Yusufeli arası 76 km ve 42 tünel varmış. Bu tünellerin toplam uzunluğu 56.7 km imiş. Arhavi - Yusufeli arası ise 115 tünel olmuş. Yusufeli yolundaki Viyadükler akıl alır gibi değil.
Devletin büyüklüğünü gördüm dedim. Evet öyle oldu bu hizmetler devletin büyüklüğünü ve devamlılığını gösteriyor. Neden mi? Çünkü Yusufeli Barajı ilk olarak 1970’lerde düşünülmüş. 1982 yılında mastır plana dahil edilmiş. Fizibilite raporu 1986 tamamlanmış ve proje 1997 yılında ulusal plana eklenmiş. Bu sayede Çoruh Nehri üzerine önemli bir baraj daha yapılarak, “Su akar Türk bakar!” sözü çöpe atılmış!
Böyle büyük bir proje tabii ki bir anda olmuyor. Yusufeli Barajına 2012 de başlanmış ve 2022 de bitmiş. Dünyanın en yüksek barajlarından birisi olmuş ve tamamen Türk mühendislerinin eseri. Bu baraj Yusufeli’ni sular altında bıraktığı için şehir komple başka bir alana taşınmış.
Bazıları diyor ki; “Bu kadar az insan için bu kadar yatırıma ve tünellere ne gerek var? Bu paralara yazık değil mi?” haklı oldukları yönler olabilir fakat memleketimin en ücra köşesindeki, en gariban insan da devletin hizmetlerinden ve imkanlarından faydalanma hakkına sahip değil mi?
Yıllar önce Rize - Artvin Havaalanının temeli atılmıştı. Artvin’de bir bürokrat ile sohbet ederken ben Rize havaalanının o günkü koşullarda lüks olduğunu söyledim. Bürokrat, “Siz Samsun’dan Ankara’ya bile uçakla gidiyorsunuz. Biz şu an havaalanına ulaşmak için sizin Ankara yolunuz kadar mesafe gidiyoruz. Artvinli bu ülkenin vatandaşı değil mi? Yöre insanı ikinci sınıf insan mı?” diye bana sormuştu. Biraz düşününce bu talebe hak vermemek mümkün değil.
Bölgede yapılan 14.3 km Ovit Tüneli ile 14.5 km Zigana Tüneli de dillere destan olarak milletin hizmetine sunuldu. Geniş bir zamanda Zigana ve Ovit Tünelini görmeyi çok arzu ediyorum. İnşallah kısa zamanda Allah nasip eder görürüm. Bu arada Trabzon’un girişine yapılan üç şeritli ve içinde yol ayrımı bulunan tünel de muhteşem.
Tünelleri ve yolları millete hizmet olarak görmeyen insanlar var. Biz öyle düşünmüyoruz. Artvin’e giderken cankurtaran bölgesini bir çırpıda geçtim demiştim. Meğer tünelin dönüş tüpü kapalıymış. 17 km yolu yoğun sis ve tehlikeli Virajlardan dolayı yarım saatte zor inebildim.
Yollar, tüneller, köprüler, viyadükler, deniz yolları, demir yolları ve havaalanları kolay ulaşım bakımından medeniyetin göstergelerindendir. Millete güzel hizmetler yapanlardan Allah razı olsun. Milletin kaynaklarını çarçur edenleri de Allah ıslah eylesin.