Türkiye’de bazı isimler vardır; ne yaparlarsa yapsınlar hedef alınırlar. Ne söyledikleri ya da ne yaptıkları değil; kim oldukları rahatsız eder.
Dün olduğu gibi bugün de, Mehmet Akif Ersoy üzerinden yürütülen tartışmalar bahane edilerek Süleyman Soylu’nun hedef alınması tesadüf değildir. Dik duruşu, geri adım atmayan tavrı ve korkusuz siyaseti; bu karanlık dilin ve algı operasyonlarının en büyük düşmanıdır.
Bugüne kadar yüzlerce iftiraya, binlerce mesnetsiz yakıştırmaya maruz kalan Süleyman Soylu’nun son paylaşımı, aslında bu kirli düzenin kısa bir özetidir. “Hiçbir şey bulamadınız, bulamayacaksınız. Çünkü yok.” cümlesi, sadece bir savunma değil; açık bir hakikat beyanıdır.
22 Kasım’da Trabzon Kitap Fuarı’nda yaşanan bir görüntülü telefon görüşmesinin, bağlamından koparılarak ve çarpıtılarak servis edilen haber ve paylaşımlara konu edilmesi; gazetecilik değil, ahlaki sınırların açıkça ihlalidir. Bu durum ne ilktir ne de son olacaktır. Çünkü mesele bir telefon araması değil; bir duruşu itibarsızlaştırma çabasıdır.
Kamuoyunda karşılığı olan bir isim olan Mehmet Akif Ersoy’un, bir kitap fuarı sırasında gerçekleştirdiği görüntülü görüşmenin; “şekil yapmak”, “alem ortamı” gibi ifadelerle sunulması, bilinçli bir lekeleme girişimidir.
Bu yaklaşım, gazetecilik refleksi değil; açık bir karakter zafiyetidir.
Süleyman Soylu’nun özellikle altını çizdiği en önemli nokta şudur:
Hayatı boyunca hiçbir zaman, hiçbir ortamda, hiçbir kişinin kendisini bu denli laubali ve iffetsiz bir zemine çekememiş olmasıdır. Bu netlik ve bu açıklık, iftirayla beslenen çevrelerin en büyük korkusudur.
Çünkü bu ülkede devletine ve milletine hesapsız hizmet etmiş insanları karalamak her zaman kolay olmuştur. Zor olan ise; iftira atmadan konuşmak, belge olmadan yazmamaktır.
“Allah her şeyi bilen, gören ve işitendir.”
Süleyman Soylu’nun konuya ilişkin bu ifadesi, basit bir cümle ya da temenni değil; açık bir hatırlatmadır. Ve tarih boyunca iftira atanlar değil, direnenler kazanmıştır.
Ama bilinmelidir ki;
İtibar suikastlarıyla karakter inşa edilemez.
Ve hakikat, er ya da geç her zaman yolunu bulur.
