Filistin'de zulüm 1948'den beri devam ediyor. Özellikle 7 Ekim Aksa Tufan'ından sonra Gazze’de süren kan, gözyaşı ve yıkımın ardından nihayet bir ateşkes ilan edildi. Fakat bu ateşkes, tıpkı geçmiştekiler gibi, sadece kâğıt üzerinde bir “barış”tan ibarettir. Çünkü tarih defalarca göstermiştir ki, Siyonist İsrail’e asla güven olmaz.
Kur'an-ı Kerim Maide Suresi 70'ci ayette;
Yine Bakara Suresi 87'ci ayette ise;
Yukarıdaki iki ayete de baktığımızda; İsrâiloğulları’nın, bütün bu ilâhî lutufları kendileri için birer meziyet olarak kabul edip peygamberleri tanımaları, onlara saygı göstermeleri ve Allah’a şükretmeleri gerekirken, tam bir küstahlıkla, işlerine gelmeyen, keyiflerine uymayan durumlarda peygamberlere karşı çıkmışlar; bir kısmını yalancılıkla itham etmişler, Zekeriyyâ ve Yahyâ gibi bazılarını da öldürmüşler; Romalılar’ı Hz. Îsâ’yı asmaya zorlamışlardır. Medine yahudileri de, daha önceki peygamberler gibi Cebrâil vasıtasıyla vahye mazhar olan ve kesin delillerle nübüvvetini kanıtlayan Hz. Muhammed karşısında aynı olumsuz tavrı sürdürmüşlerdir. Âyette onların bu tutumunun tarihî hastalıkları olduğu vurgulanmaktadır.
Kendi Peygamberine ve diğer peygamberlere zulüm eden bir toplumdan ne bekliyorsunuz? Hak mı, adalet mi, güven mi?
Bir insan 7'sinde ne ise 70'inde de odur atasözüne baktığımızda, yahudilerin ne derece güvensiz ve değişmez bir toplum olduklarını anlamış oluyoruz.
Geçmişi hep bozgnculuk olan yahidi toplumuna güvenmek kova ile değirmene su taşımaya benzer.
İsrail, her ateşkesin ardından kısa süreli bir sessizlik sağlar; dünya kamuoyunun tepkisi azaldığında ise yeniden saldırıya geçer. Bu, artık bir gelenektir. ldür, yık, sonra “barış” de. Kısacası Ateşkesin adı var ama ruhunda ise tuzak var.
Gazze halkı bunu defalarca yaşadı. Her ateşkes sonrası İsrail, “güvenlik bahanesiyle” yeni yerleşim alanları kurdu, çocukların oyun oynadığı alanlara beton duvarlar ördü. Bu bir barış değil, bir kuşatma politikasının devamıdır.
Ne yazık ki dünya, yine sessiz. Batı ülkeleri “insani ateşkes” çağrısı yaparken, aynı anda İsrail’e silah satmaya devam ediyor. Bu ikiyüzlülük, insanlık tarihinin en utanç verici dönemlerinden birine dönüştü.
Gazze’nin çocukları açlıktan ölürken, “medeniyet” nutukları atan ülkeler bu ölümleri “istatistik” olarak izliyor.
Siyonizm, özünde bir barış ideolojisi değildir; bir hakimiyet ve üstünlük ideolojisidir.
Filistin topraklarını adım adım işgal eden bu sistem, “barış” kavramını kendi çıkarları doğrultusunda kullanır. Ateşkes, İsrail için sadece yeniden hazırlanma sürecidir.
Gazze’nin nefes almasına izin vermek değil, nefesini sayılı hale getirmektir.
Her bombanın altında bir direniş doğdu Gazze’de. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar… Her biri direnişin birer sembolü oldu. Çünkü Filistin halkı biliyor ki; barış, Siyonistlerle masada değil, özgürlük mücadelesinde kazanılır. Gazze bugün sadece bir şehir değil; ümmetin vicdanıdır.
Bugün ateşkes ilan edildi diye kimse rahatlamasın. Tarih, bu oyunu defalarca gördü. İsrail, ateşkesi fırsata çevirip yeniden saldıracaktır.
Gerçek barış, adalet yerini bulduğunda, yani Filistin özgür olduğunda mümkündür. O zamana kadar, her “ateşkes” sadece kanayan bir yaranın üstüne örtülen beyaz bir bezdir.