Murat MARAP
Köşe Yazarı
Murat MARAP
 

TELEVİZYONLARDAKİ AHLAKİ EREZYON VE RTÜK'ÜN SESSİZLİĞİ

Son zamanların meşhur bir dizisi var. Diziyi bir analiz edeyim dedim ki neresinden bakarsanız bakın korkunç bir durum. Şöyle ki; Dizide bir anne var daha önce başka birinden çocuğu oluyor. Sonra çocuğun babası ile değil kaynı ile yani çocuğunun amcası ile evleniyor. Dizide ki başrol kadının iki kocası var. İlk kocasından olan çocuk hem amcasına hem de asıl babasına ‘baba’ diye hitap ediyor. Sizin anlayacağınız aile ahlak kavramı yerle bir edilmiş durumda. Bu tür dizilerdeki rezilliğe RTÜK suspus olduğu gibi halktan da hiçbir tepki gelmiyor. Ve bu dizi ne yazık ki reyting rekorları kırıyor. Asıl üzücü tarafı da bu yönü olsa gerek. Sadece bir diziyi örnek vererek yola çıktım ama bugün bakıldığında çoğu dizilerin ve programların hemen hepsi aynı durumda. Televizyon, bir toplumun aynasıdır. Ancak son yıllarda Türkiye’de yayınlanan dizi ve programlara bakıldığında bu aynanın artık toplumu yansıtmaktan çok, toplumu dönüştürmeye çalışan bir araca dönüştüğü açıkça görülmektedir. Aile yapısını zedeleyen senaryolar, dini ve manevi değerleri küçümseyen söylemler, normalleştirilen ahlaksızlık ve şiddet içerikleri neredeyse her akşam milyonlarca haneye servis edilmektedir. Evlilik kurumunun itibarsızlaştırıldığı, sadakatsizliğin sıradanlaştırıldığı, aile içi ilişkilerin yozlaştırıldığı yapımlar “reyting” gerekçesiyle savunulmakta; toplumsal hassasiyetler ise bilinçli biçimde görmezden gelinmektedir. Daha da vahimi, dini değerler ya alay konusu yapılmakta ya da bilinçli olarak arka plana itilerek toplumun inanç bağları zayıflatılmaktadır. Toplumun temel taşı olan aile, dizilerde çoğu zaman problemli, çıkarcı, sevgisiz ve ahlaki sınırları olmayan bir yapı olarak sunulmaktadır. Eşler arası sadakat neredeyse istisna hâline gelmiş, gayrimeşru ilişkiler “aşk” adı altında meşrulaştırılmıştır. Çocuklar ve gençler ise bu içerikleri rol model olarak almakta, farkında olmadan bir değer erozyonuna sürüklenmektedir. Toplumun büyük çoğunluğunun benimsediği dini ve manevi değerler, bazı yapımlarda çağdışı, baskıcı ya da mizah malzemesi olarak sunulmaktadır. İnançlı bireyler klişe karakterlere indirgenmekte, dini hassasiyetler senaryo uğruna hiçe sayılmaktadır. Bu yaklaşım, toplumsal barışı zedelediği gibi kültürel kimliğe de ciddi zarar vermektedir. Peki, RTÜK Ne Yapıyor? Tam da bu noktada akıllara haklı şu soru geliyor: RTÜK ne iş yapıyor? Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun görevi; yayıncılığı kamu yararı, milli ve manevi değerler, aile yapısının korunması ve çocukların gelişimi çerçevesinde denetlemektir. Ancak verilen cezalar ya sembolik kalmakta ya da yayınlandıktan çok sonra uygulanmaktadır. Reyting rekorları kıran ama topluma zarar veren yapımlar, birkaç para cezasıyla yoluna devam etmektedir. RTÜK’ün tepkisel değil, önleyici ve kararlı bir denetim mekanizması kurması artık bir zorunluluktur. Toplumun değerleriyle açıkça çatışan yapımlar konusunda daha net, daha cesur ve daha caydırıcı adımlar atılmadıkça bu gidişatın durması mümkün değildir. Unutulmamalıdır ki değerlerin aşınması bir anda olmaz; yavaş yavaş, ekranlardan sızarak gerçekleşir. Bugün sessiz kalınan her içerik, yarın telafisi zor toplumsal yaralara dönüşebilir. Aile yapısını, ahlaki değerleri ve dini hassasiyetleri korumak yalnızca bireylerin değil, devletin ve denetleyici kurumların da sorumluluğudur. RTÜK’ün bu sorumluluğu ne kadar yerine getirdiği ise artık ciddi şekilde sorgulanmalıdır. Çünkü ahlaki çöküş karşısında suskun kalmak, bu çöküşe ortak olmaktır.
Ekleme Tarihi: 25 Aralık 2025 -Perşembe

TELEVİZYONLARDAKİ AHLAKİ EREZYON VE RTÜK'ÜN SESSİZLİĞİ

Son zamanların meşhur bir dizisi var. Diziyi bir analiz edeyim dedim ki neresinden bakarsanız bakın korkunç bir durum.

Şöyle ki; Dizide bir anne var daha önce başka birinden çocuğu oluyor. Sonra çocuğun babası ile değil kaynı ile yani çocuğunun amcası ile evleniyor.

Dizide ki başrol kadının iki kocası var. İlk kocasından olan çocuk hem amcasına hem de asıl babasına ‘baba’ diye hitap ediyor. Sizin anlayacağınız aile ahlak kavramı yerle bir edilmiş durumda. Bu tür dizilerdeki rezilliğe RTÜK suspus olduğu gibi halktan da hiçbir tepki gelmiyor. Ve bu dizi ne yazık ki reyting rekorları kırıyor. Asıl üzücü tarafı da bu yönü olsa gerek.

Sadece bir diziyi örnek vererek yola çıktım ama bugün bakıldığında çoğu dizilerin ve programların hemen hepsi aynı durumda.

Televizyon, bir toplumun aynasıdır. Ancak son yıllarda Türkiye’de yayınlanan dizi ve programlara bakıldığında bu aynanın artık toplumu yansıtmaktan çok, toplumu dönüştürmeye çalışan bir araca dönüştüğü açıkça görülmektedir. Aile yapısını zedeleyen senaryolar, dini ve manevi değerleri küçümseyen söylemler, normalleştirilen ahlaksızlık ve şiddet içerikleri neredeyse her akşam milyonlarca haneye servis edilmektedir.

Evlilik kurumunun itibarsızlaştırıldığı, sadakatsizliğin sıradanlaştırıldığı, aile içi ilişkilerin yozlaştırıldığı yapımlar “reyting” gerekçesiyle savunulmakta; toplumsal hassasiyetler ise bilinçli biçimde görmezden gelinmektedir. Daha da vahimi, dini değerler ya alay konusu yapılmakta ya da bilinçli olarak arka plana itilerek toplumun inanç bağları zayıflatılmaktadır.

Toplumun temel taşı olan aile, dizilerde çoğu zaman problemli, çıkarcı, sevgisiz ve ahlaki sınırları olmayan bir yapı olarak sunulmaktadır. Eşler arası sadakat neredeyse istisna hâline gelmiş, gayrimeşru ilişkiler “aşk” adı altında meşrulaştırılmıştır. Çocuklar ve gençler ise bu içerikleri rol model olarak almakta, farkında olmadan bir değer erozyonuna sürüklenmektedir.

Toplumun büyük çoğunluğunun benimsediği dini ve manevi değerler, bazı yapımlarda çağdışı, baskıcı ya da mizah malzemesi olarak sunulmaktadır. İnançlı bireyler klişe karakterlere indirgenmekte, dini hassasiyetler senaryo uğruna hiçe sayılmaktadır. Bu yaklaşım, toplumsal barışı zedelediği gibi kültürel kimliğe de ciddi zarar vermektedir.

Peki, RTÜK Ne Yapıyor?

Tam da bu noktada akıllara haklı şu soru geliyor: RTÜK ne iş yapıyor?

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu’nun görevi; yayıncılığı kamu yararı, milli ve manevi değerler, aile yapısının korunması ve çocukların gelişimi çerçevesinde denetlemektir. Ancak verilen cezalar ya sembolik kalmakta ya da yayınlandıktan çok sonra uygulanmaktadır. Reyting rekorları kıran ama topluma zarar veren yapımlar, birkaç para cezasıyla yoluna devam etmektedir.

RTÜK’ün tepkisel değil, önleyici ve kararlı bir denetim mekanizması kurması artık bir zorunluluktur. Toplumun değerleriyle açıkça çatışan yapımlar konusunda daha net, daha cesur ve daha caydırıcı adımlar atılmadıkça bu gidişatın durması mümkün değildir.

Unutulmamalıdır ki değerlerin aşınması bir anda olmaz; yavaş yavaş, ekranlardan sızarak gerçekleşir. Bugün sessiz kalınan her içerik, yarın telafisi zor toplumsal yaralara dönüşebilir. Aile yapısını, ahlaki değerleri ve dini hassasiyetleri korumak yalnızca bireylerin değil, devletin ve denetleyici kurumların da sorumluluğudur.

RTÜK’ün bu sorumluluğu ne kadar yerine getirdiği ise artık ciddi şekilde sorgulanmalıdır. Çünkü ahlaki çöküş karşısında suskun kalmak, bu çöküşe ortak olmaktır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve 24saathaber.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.
timbir - birlik haber ajansi